Seksenli yıllarda yaşadığımız kültürel değişim sonucu gençliğimiz, yeni arayışlara girdi. Bu dönemler batı toplum değerlerinin yükseliş yaşadığı ve rağbet gördüğü bir zaman dilimiydi. İletişim gücünün kolaylaşmasıyla, medya tüm cilalanmış renkleriyle, hızla toplumu etkilemeye başladı. Özellikle popüler eğlence aracı olan televizyonla, batılının sahip olduğu dünya nimetlerinin, görsel dünyamıza girdiği sihirli bir dönem yaşanmaya başlandı. Dallas gibi dizilerde kişisel çıkarları için her şeyi yapan insanların, rambo gibi filmlerde her şeyi yakıp yıkan kahramanların, ideallere sunulduğu bir dönem olmuştur. Bu dönemlerde ortaya konulan sadece ad’lardı. Geri dönüp daha önceki yılların gençlerine baktığımızda, kendi giyimiyle, dilleriyle, kendilerini anlattıkları öyküleriyle, donatılmış bir gençlik vardı. Şimdiki gençlik kendisine gösterilen hedeflere ulaşmak için, irdelemeden, yormadan, kendi değerlerini oluşturmaya çalıştı. Anlam sahip olmaktı ve hedef çok para kazanmaktı. Parlayan her şey altın zannedildi. Tanınmış markaların etiketlerini taşıyan giysiler giyen, arkadaşlarını da dış görünüşe göre seçen bir gençlik modeli oluştu. Çoğu dinlediği müziğin içeriğini bilmeden, önce görüntüsel değişimle anlam yakalamaya çalıştılar. Araştırmadan, kolay eleştiri yolunu seçtiler. Yaşamın içeriği ikinci planda kaldı. Şekilcilik ise hep birinci plandı.
Bütün bunları paylaşmak, geçenlerde Şehrimizde Moğolların verdiği muhteşem konserden sonra aklıma geldi. Müziğe tutkuları ilk gün gibi devam eden, hala üreten gerçek gençler topluluğu.1967 yılında kurulan grup Ülkemizde pop müziğin temel taşlarındandır. Cem Karaca, Barış Manco ve daha birçok sanatçı ile çalışmışlar, yorumlarıyla müzikseverlerin kalbine taht kurmuşlardır. Doğru ve kalıcı bir müzik kültürü oluşturmak için çalıştılar. O gece izlediğimiz Engin Yörükoğlu, Cahit Berkay, Taner Öngür ve Emrah Karaca bizlere unutamayacağımız bir gecede, harika müziklerinin güzelliklerini yaşattılar. Bu gerçek sanatçıların, yerlerinin hala dolmadığını görmekteyim. Onlardaki yaratıcılık, üretmek, insan sevgisi, üst düzeydeydi. Müzik ve diğer konularda toplumsal sorumluluklarını hiç unutmadılar.
Toplumu gerçek müzikle tanıştırmak en temel görevleriydi ve bu konuda çok başarılı oldular. Otuz sene önce yaptıkları eserler hala zevkle dinlenebiliniyorsa,
Buda bize gerçek müzik anlayışını, bir belgesel gibi sunmaktadırlar. Günümüzde ise popüler kültürün etkisiyle, piyasacı bir anlayışla sadece tüketime yönelik yapılan ve bir saman alevi gibi parlayıp kısa bir sürede sönen müzikler ses dünyamızı kaplamıştır. Müzikteki bu yozlaşmanın önemli sebeplerinden birisi, piyasa müziklerinin, dinleyicilere kulak yıkama yolu ile benimsettirilmiş olmasıdır.
Ahmet Güdücüoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder