
Yaşamımızda hep büyük olayların, beklentilerin peşine takılırız. Hedefimiz büyük olmak veya büyüklerin yanında olmaktır. Bize ilk başta hep yön veren, amacımıza ulaşmamızı sağlayan küçük nedenleri pek önemsemeyiz. Bir tohum, bir çekirdek ile ağaçlar, bir sürü tahıl, gıda maddeleri oluşur. Küçük su damlalarıyla dereler, sonra nehirler, denizler ve sonra okyanuslar meydana gelir. Ama bizler genelde küçük nesnelere ilgi göstermez, büyüklerin hayalini kurarız. Hâlbuki buna ulaşmanın yolu, küçük varlıklara önem vermekten geçer. Vücudumuzda yaşamımız için hayati önemde olan, ancak mikroskopla görülebilen varlıklar sağlığımız için çok önemlidir. Örneğin, alyuvarlar vücuttaki hücrelere oksijen taşır, akyuvarlar vücuda giren mikroplarla savaşır. Küçük bir bulut parçası güneşin önüne geçip ışığınızı engelleyebilir. Kibrit çöpüyle başlayan küçük bir ateş büyük bir fırındaki odunları yakar küle çevirir. Çevremizle olan ilişkilerimizde de küçük sözlerle başlayan ifadelerimizle, kişinin kalbini kazanabileceğimiz gibi, kalbini de kırabiliriz. Sevgi dolu küçük bir sözcük, size dostluk ve arkadaşlığın sihirli kapılarını açabilir. Kaba bir davranış, söylenen küçük bir kötü söz ise bu kapıları size kapatabilir. Yaşantımızda küçük ayrıntılara gerekli önemi verelim. K.Kolomb Amerika kıtasını keşfederken çok uzun süren seyahatında, düştüğü umutsuzluktan onu dikkatinden kaçmayan bir deniz otu kurtarmıştır. Bu otu gören kâşif karaya yaklaştığını anlamıştır. İnsan sağlığı için çok önemli olan penisilinin keşfi de küçük bir ayrıntıya verilen önemle olmuştur. Buluşun sahibi Fleming bir tabak içinde yer alan küflerin civarında mikrop yaşamadığına dikkat ederek yola çıkmış ve buluşunu gerçekleştirmiştir. İngiliz şair, yazar R.Kipling’in küçük bir cıvatayla ilgili öyküsü oldukça düşündürücü.“Vaktiyle koskoca bir gemide küçücük bir cıvata vardı. Bu, iki büyük çelik levhayı birbirine bağlayan küçük cıvatalardan biriydi. Gemi Hint Okyanusunda yol alırken bu küçük cıvata, birden bire laçka olmaya başladı, düşme tehlikesi ile karşılaştı. Öteki cıvatalar,’Sen düşersen bizde düşeriz!’diye seslendiler. Geminin teknesindeki perçinlerde ,’Bizde çok sıkışığız bizde laçka olalım’’dediler. Bunu duyan demir kaburgalar ise ’Ne olur yapmayın diye yalvardılar. ‘Siz tutmazsanız biz mahvoluruz!’. Derken küçük cıvatanın niyeti yıldırım hızıyla bütün gemiye yayıldı. Gemi titremeye başladı. Bunun üzerine bütün kaburgalar, levhalar, cıvatalar, en küçük perçinler el ele verip, küçük cıvataya bir elçi gönderdiler. Küçük cıvata yerinde kalmalıydı. Aksi halde gemi parçalanacak, içlerinden hiçbiri vatana kavuşamayacaktı.
Küçük cıvata kendine bu kadar önem verilmesine çok sevindi ve olduğu yerde kalacağını bildirdi.” Küçük nedenlere dikkat edelim,yaşamımızı değiştirebilir.
Ahmet Güdücüoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder