Popüler Yayınlar

25 Kasım 2010 Perşembe

Dost Sıcaklığı



Bir insanın yaşamında sahip olduğu en değerli varlıkların başında dostları gelmektedir. Dostlar bize yaşamın en büyük kazanımlarıdır. İnsanın merhaba dediği, selamlaştığı kişiler vardır, bunlar tanıdıkları, ahbaplarıdır. Ama dost, büyük bir şekilde duygu yoğunluğu yaşanılan, maddi, manevi değerlerin paylaşıldığı kişilerdir. Bu dost ortamında çıkar hesaplarına yer yoktur. Dost kavramı ile arkadaş kavramı eskiden eş değerde kullanılıyordu. Günümüzde dost kelimesi, insanın tüm sorunları rahatça paylaşacağı, dertlerine çözüm bulabileceği ve verdiğinden çok alabileceği bir kavramı anlatmakta ve temelinde sadece sevgi harcı bulunmakta. Eskiden Orta Asya da, günümüze gelen öykülere göre savaşçılar kılıçlarla, oklarla harp yaptığı dönemlerde, kendilerini kollamak için sırtlarını taşlara dayar ve öylece kendilerine koruma sağlarlarmış. Güvenirliğin anlatımı olan arka taş buradan günümüzde arkadaş kelimesi olarak gelmiştir. Yani arkadaş sırtını rahatça dayayabileceğin, tüm sorunlarını rahatça paylaşabileceğin değerli bir kavramdır. Şimdi bunun yerini dost kavramı aldı. Dost kadrini bilenler için en büyük sermayedir. Dostu olan yaşamın güzelliklerini en iyi şekilde gören ve değerlendirebilendir. Dost; kötülüklerden koruyan, kuvvet veren, mutluluk ve huzur veren bir güçtür. İnsan sıcaklığının alabildiğine yaşandığı bir kavramdır dostluk. Bunun için iki kişinin Dünya ya bakış acısı ayni olmalıdır. Can Yücel ne güzel söylemiş: En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.

Dostluğun dünyasında karşı tarafa hiçbir şey sunmasanız bile, o size karşılıksız hiçbir şey beklemeden birçok güzellikler verebilmekte. Bu olması gereken insani yaklaşım devam ettikçe, sizde dostunuza çok daha fazla bir şeyler sunma gayreti içine giriyorsunuz. Hem de günümüzün hastalığı bencilliği yenerek, karşılıksız ve severek yapıyorsunuz. Kötü günlerde çağrılmadan gelen ve size uzanan şefkatli elin adı dosttur. Ve daha önce niye aramadın diye kızanda odur. O öyle bir sihirdir ki baktığınız halde görmediğinizde size göz olur. Sıcaktan bunaldığında gölgesinden faydalandırır, zirveden daha çok, oradan düştükten sonra sizin kolunuza girip, ayağa kaldırır. Günümüzde kişiler, maddi güçlerini arttırma gayretlerinden dolayı, dost sayısını arttırma çabalarını giderek azaltmışlardır. Yaşamın her döneminde bulunması çok zor olan dostluk kavramı için öğrencileri düşünür Sokrates'e sormuşlar: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..."
La Fontaıne ‘de bu konuyu çok anlamlı bir şekilde dizelere dökmüş.

Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa;
Eş dost başlamış kusur bulmaya:
Kimi içini beğenmemiş;
Kızmayın ama demiş;
Şanınıza layık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış:
Karşıdan görünüş berbatmış.
Hepsine göre de çok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
Ah, demiş koca filozof;
Keşke bir evi dolduracak kadar
Gerçek dostum olsa!


Ahmet Güdücü oğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder