Popüler Yayınlar

25 Kasım 2010 Perşembe

Çocuklarımız


Çocukluk, hayatımızın yalın, tertemiz, kötülüklerden arındırılmış en önemli dönemidir. Çıkar oyunlarıyla dengelenmeye çalışılan bir dünyada, çocuklarımızı her zaman doğruyu söyle öğüdüyle donatırız. Fakat çocuklarımız yaşamı gözlemlediklerinde söylem ve eylem çelişkisini yıpranarak görürler. Kendisine anlatılan doğruları öğrenen çocuk, yaşamda çeşitli çelişkileri görünce, kendisine söylenenleri değil, toplumda yapılanların yapılması gerektiğine inanmaya başlar. Biz büyüklerde şarkıda ki gibi; Biz büyüdük ve kirlendi dünya deriz. Bizler biraz da suçluluk psikolojisi içinde ne kadar kirlendiğimizi düşünmek istemeyiz. Kendimiz için, çocuklarımız için öz eleştiri yapmayı hep erteleriz. Çocuklarımızın geleceğinde doğru eleştiri çok önemlidir ve bu sorumluluk toplum olarak hepimizindir. Bir Güney Afrika atasözü der ki, "Bir çocuğun eğitiminde tüm mahallenin emeği geçer". Çocuklarımıza yaşamın içinde verdiğimiz dersler sadece bir söylemden ibaret olmamalıdır. Onlara ifade ettiğimiz duyguları, olayları aynen onlara anlattığımız gibi uygulamalıyız ki, yorumladıklarımız içi dolu bir ders olsun. Zira çocuklar hayatı anlamayı, bu şekilde uygulamayı, yaşamlarında ortaya konulan, gerçekleşen olaylarla değerlendirirler. Bundan dolayıdır ki büyüklere düşen görev verdikleri öğütlerle, yaptıklarının bir olması gerekmektedir. Örneğin sigaranın zararlarını anlatan bir büyüğün, bu olayı yaşamında da uygulaması gerekmektedir. Kitap okumak, bir insanın gelişiminde çok önemli bir unsurdur diyen kaç ebeveyn, yaşamın da ne kadar kitap okuyor, araştırma yapıyor. Anne baba çocuklarının gelişimi ve onların ruhsal yönleri ile çok ilgilendiklerini söyler ama kendi kendilerine oturup ''çocuğuma bu gün ne kadar vakit ayırdım ?'' diye sorduklarında, kendilerini tatmin eden cevabı çok azı alır. A.B.D. de yapılan istatistiklerde bir babanın çocuğunu günlük görme süresi yedi saniye olarak bulunmuş. Yani aynı çatı altında yaşayan birbirinden apayrı, ayrı dünyalarda yaşayan insanlar topluluğu. Çocuklarımıza zaman ayırma konusunda kişisel gelişim kitaplarında anlatılan güzel bir öykü, bu konuya çok güzel bir ışık tutmaktadır. Akşam işinden yorgun argın eve dönen adam beş yaşındaki oğlunu kapının önünde onu beklerken bulmuş. Çocuk babasına yönelerek bir saatte ne kadar para kazandığını sormuş. Yorgun olan baba birazda kızarak sen bunu boş ver demiş. Fakat çocuk ısrarla sormaya devam edince, yirmi dolar cevabını almış. Bunun üzerine çocuk babasından on dolar ister. Bu talebe kızan baba parayı vermeyerek, çocuğu odasına gönderir. Bir iki saat sonra sakinleşen baba çocuğuna haksızlık yaptığını ve parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmeye başlar. Hakikaten lazım olabilir kaygısıyla yukarıya çocuğun odasına çıkar. Çocuğa az önce sana sert davrandığım için üzgünüm zira yorucu bir gün geçirdim der ve on doları verir. Çok sevinen çocuk teşekkür ederek, yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarır, adamın suratına bakar ve yavaşça paraları saymaya başlar. Bu durumu gören babası iyice sinirlenerek, paran olduğu halde neden benden para istiyorsun diyerek söylenir. Bunun üzerine çocuk:

"Ama yeterince yoktu" demiş ve paralarını babasına uzatarak ;"İşte yirmi dolar, bir saatini alabilir miyim ?" demiş...

Çocuklarımıza zaman ayırma fırsatını her zaman yaratmalı ve onlar büyürken hep yanlarında olmalıyız.

Ahmet Güdücüoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder