Popüler Yayınlar

25 Kasım 2010 Perşembe

Çok Eskilerden


Her zaman özlemle andığım çocukluk günlerimizin maceraları, yaşamın bize sunduğu en güzel bir armağan olarak yüreğimde yer almaktadır. Benim gibi düşünenlerin usunda yer alan bu hikâyeler, hayatımızı bir havai fişekler gibi renklendirmektedir. Bizler şimdiki çocuklar gibi çabuk büyümedik, oyuncağımızı, umutlarımızı çabuk eskitmedik. Çocukluğumuzda televizyon yoktu ama her gününü heyecanla beklediğimiz arkası yarın skeçlerinin sunulduğu radyomuz vardı. Futbolun henüz makineleşmediği, paranın değil estetiğin, centilmenliğin prim yaptığı o güzel dönemler vardı.

Futbol sahalarında Vefa’nın, Beyoğluspor’un, Feriköy’ün, Eskişehirspor’un, Göztepe’nin, PTT’nin, Hacettepe’nin birinci futbol liginde adlarından fırtına gibi estirdikleri zaman.

Futbol tarihimizin unutulmazlarından Lefter vardı.25 yıllık futbol yaşamında ne centilmenliğe aykırı bir hareket yaptı nede bir sakatlık yaşadı. Bu kadar kendisine dikkat eder, tüm özveriyi gösterirdi. Günde bine yakın şut çalışarak büyük futbolcu olmanın uzun ve zorlu yollardan geçmesi gerektiğini anlatan bir Metin Oktay vardı. Hakkı Yeten, Gündüz Kılıç ve daha nice beyefendi futbolcular. Bunların yanın da insan sevgisini, takım sevgisinin önünde tutan taraftarlar vardı. Her iki rakip takımın taraftarının bir arada maç izlediği, kötü sözlerin yer almadığı, düğüne gider gibi takım elbiseli, kravatlı seyircilerin yaşattığı şölenler vardı. Dostluk sevgisinin her şeyin önünde olduğu güzel günler.

Bizlerin mahalle maçları vardı. Bakkaldan zorlukla toplanılmış paralarla alınan plastik top, patladığında içine kâğıt konan vurulduğunda rüzgârdan uçan ama yaşama sevincimizi iki katına çıkaran naylon toplarımız. Adımlayarak ölçtüğümüz taştan kalelerimiz vardı, kimsenin kaleci olmak istemediği, kaybedenin ısmarladığı şifa gazozunun lezzeti hala damaklarımızda. Üç korner bir penaltı sayılır, topun sahibi arkadaşımız mutlaka takımda kendisine yer bulurdu. Penaltı dediğin teknik atılır, abanmak ayıp sayılırdı.

Gelişimimizde büyük faydası olan sokak kültürümüzün bize kattıkları şeyler oldukça çoktur. Çocukluğumuzu bacaklarımızdaki müthiş enerjiyle yaşadık. Şimdi ise çocuklarımız enerjilerini parmak uçlarıyla dokunduğu klavyede boşaltabiliyorlar.

Anlatılan hikâyesini yaşayarak büyük bir keyifle izlediğimiz sinemalarımız vardı. Kendimizi hayranlık duyduğumuz oyuncuların yerine koyar, maceraları aynen yaşardık. Hele yazlık sinemalarda film izlemek ayrı bir güzellikti. Kentimizde Altın Mikrofon Yarışmasına katılmış, oldukça başarılı müzisyenlerden kurulu bir Vokal Işık orkestrası vardı. Kaliteli müziklerini dinlemek bir ayrıcalıktı. Kirlenmemiş bu gençlik anılarını aramamak mümkün değil. Bu özlem duygularıyla karaladığım dizelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Umudumuz Hatıralar

Çocukluğumuzda çelik çomak oyunuyla

Uzaklara atmaya çalıştığımız, hala

Özlemle aradığımız mutluluk.

Umudun peşinden koşar gibi

Kovaladığımız bezden futbol topumuz.

Vücudumuzdaki yaraların madalya olduğu,

Unuttuğumuz sevginin sarmaladığı oyunlarımız.

Ne güzel sevinçtiler, ömrümüzün en güzel armağanı olan

Çocukluğumuzda yaşanılanlar.

Biz o dönemde yaşadık Turist Ömer’in fiyakalı

Ve asalet kokan selamının güzelliğini.

Paranın gücünün yetmediğini Ayhan Işık’ın,

Kemal Sunal’ın filmlerinde gördük.

Hulusi Kent men’le burma bıyığın zarafetini,

Adile Naşit’ ile de gülmenin sihrini, ayni şekilde

Yüreğimizi kaplayan mutlulukla ve özlemle izledik.

Kaybettiğimiz bu sevgi Dünyasına, bir gün mutlaka kavuşacağız.

Ahmet Güdücüoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder